You Can Translate Also

You Can Translate Also

27 Ekim 2013 Pazar

Yenilgi

Umursamıyorduk hani?
 Hani hayata başka bir pencereden bakacaktık. Her pazartesiye yeni bir hayat felsefisyle başlar olduk ama. Her hafta yeni bir umudumuzu kaybetmiş bulunduk. Peki neden bunlar böyle? Neden kaybediyoruz?
Henüz küçük bir çocukken başlar kaybetmenin vücüda verdiği o muazzam his. Kalpten başlar yayılır bütün vücuda. Zaman geçtikçe daha da büyük yaralar açar, daha çok kaybeden oluruz. Peki biz kaybederken kim kazanıyor?
Aslında kimisinin de hırslanmasını sağlar daha da büyük bir çıkmaza gider kimisi kaybettikçe.
Hırslandıkça kendini yer içinden bitirir tüm umutlarını. Müzik akıyor, yazıyorum belki kimse okumayacak, biliyorum. Ama zaten umursamıyorduk değil mi değerli okurum. Üstesinden geliriz yine de kaybetmenin. Mutlaka gelir bizim sıramızda. Elvis binayı terk edene kadar vakit var haydi rastgele ....

21 Ekim 2013 Pazartesi

Doğru Gözlerle Bakmak

Yaşadıklarımız
     Yapacak şeyleriniz yoksa düşünmek için çok zamanınız var demektir. Gözden geçirmek ve hatta hayal etmek için.  Yine Bir davanın peşinden koşan  bir dedektifin ihtiyaç duyduğu şeyler de bunlardır. Düşünmek ve hayal kurmak.
Böylece etrafta neler olup bittiğini tam olarak göremeseler bile olasılıklar üzerinden hayal kurarak bazı sonuçlara ulaşırlar. Peki ya biz sonuca ulaşmak için hayal kurabiliyor muyuz?
Şu günlerde insanlar hissetmek için sinemaya gidip film izliyor. Anlaşılan o ki gün geçtikçe daha da sıkıcılaşan hayatlarımız bizleri göz kamaştıran sonlara sahip filmlerin içine atıyor. Evet biz de düşüyoruz tai ki yapacak başka ne var ki ? Örneğin gençlik filmlerinin çoğu acımasız lise hayatından bölünmüş ve birbirinden ayrılmış gruplar halinde yaşayan insanların ders çalışmak dışında herşeyi yaptığı bir amerika kasabasında geçiyor. Ve tabi bunu izleyen hayatı sınavdan ve sınavların olmadığı zamanları boş yaşamaktan ibaret olan memleketlilerim ister istemez o büyülü dünyaya kendini kaptırıyor ve sihrin etkisinde kendini mutlu sanıyor ve oyuna geliyor. Hed tabi den o filmleri izlerken arka plandan aklına giren uyuşturucu cinsel içerik ve ırkçılık gibi canım cicim şeyleri de benimsemeye başlıyorsun. Yani benimsiyorsun derken artık her gün görmeye alıştığın o durumlar sana artık normal geliyor.
Bu tarafta sen ne kadar kötü yaşarsan oradaki filmlere daha fazla imreniyor daha da bağımlı hale geliyorsun.
Ama ben sana izleme demiyorum hobi olarak yine izle de benimseme gülüm böyle şeyleri hadi canım hadi bakalım....
Bir sonraki izlediğin filme daha iyi bak daha dikkatli ol mutlaka bişeyleri sen de fark edeceksin
Ama  tabi şimdi de  fark etsem ne yazar ne yapabilirim ki diyorsun.
Ben bilmiyorum , bilsem umursardım
                                         Umursamıyorum


     

Geç mi kalıyoruz?

Geç mi kalıyoruz ...?
   Bu duyguyu hepimiz yaşamışızdır. Okula , işe , ya da önemli bir yere giderken geç kalırız ya hani işte o sırada hissetiğimiz endişeden bahsediyorum. Endişelenmeliyiz , çünkü geç kalıyoruz.
 Sizce şu an yaptığınız şeyi gerçekten yapmak istiyor musunuz ? Şu an derken okuyun da yani hayatta genel olarak yaptığınız şeylerden bahsediyorum. Şu aralar tatilde de olabilirsiniz ki bu demektir ki yaptığınız şeyler güzel peki ya tatil bittiğinde ?
 Hepimiz sıkıcı işlerimize, her gün gereksiz şeyler öğrendiğimiz okullara , bize gereğinden fazla yük ve stres sağlayan saçma sınavlara dönecek ve kafasını kaldırıp da gerçekten çoğu şeyin farkına artık varamayan insanlara dönüşeceğiz. Kim bilir dünyada neler oluyor hadi dünyayı da geçtim yukarıya baktığımızda sonu olmadığını tabir etmek için Vay anasını ..  dediğimiz o evrende neler dönüyor kim bilir ? Ama biz kendimize şartladığımız başarılarımızı kendimize sınır koymuş bulunmakta okula gidip mezun olup iş sahibi olup beynine politikacıların ,şarkıcıların , sürekli ahlak mesajı veren bazı ahlaksızların zırvalarıyla doldurmuş insanlar olup yaşadığımız şeye hayat diyoruz. Hayatı yaşamaya çalışırken kendimizden vazgeçiyor ,düşünmeyi unutuyoruz. Bu sırada da dünyanın gerçek sahipleri parayla doldurdukları havuzlarında oralarda bir yerlerde insanlarla nasıl da oyuncak gibi oynadıklarını izliyor tatmin oluyorlar. Biz özgür olduğunu sanan bireyler sahipleri tarafından nereye gitmesi ne yapması ne alması nasıl yaşaması gerektiği gösterilen şeyleriz ve bunun farkına varmak için geç kalıyoruz.
Eh şimdi tabi siz de haklısınız soruyorsunuz ne yapmalıyız diye.
Ben bilmiyorum. Bilsem umursardım.
   
         
   

Artık değil

Artık değil...
Artık umurumda değil çoğu şey. Daha doğrusu endişelenmiyorum artık saçma şeyler için. Delirmemek elde değil çünkü   Beni siz delirttiniz diye bir şarkı vardı ya hani onu hatırladım bak kırmızı ışıkta geçen şoförler ve boşverli türküler delirtti beni diyordu.
 Endişelenecek o kadar çok şey var ki aslında , insanlık için , gelecek için ,kendimiz için. Ama umursamıyorum söyleyecek çok şey varmış gibi hissediyorum ama anlatamıyorum. Belki de çoğumuzun düşünmeye bile üşendiği şeyler hakkında saatlerce kafamı yoruyor uykusuz kalıyorum. Yavaştan deliriyor muyum yoksa farkındalık duygusunun verdiği etkiyi mi yaşıyorum bilirsiniz siz de o duyguyu ama farkında olmamak çok şeyi daha da kolaylaştırır.
Etrafınıza bakın , haberleri izleyin, sadece farkına varmaya çalışın
Her taraf bişeyleri umursuyormuş gibi yapan insanlarla dolu. Aslında bazıları gerçekten davalarının peşinde ama görünen o ki çoğunluğumuz farkındaymış gibi yaptığı düzenin oyuncağı olmuş durumda. Düzen dediğimde kendisi olmaktan utanan insanların arkasına sığındığı kimlikler ,yaptıkları roller. Şimdi söyleyin bakalım  hanginiz hoşlandığınız birinin yanında kendiniz gibi davranabiliyorsunuz. Ya da eve misafir geldiğinde normalde olduğu gibi mi konuşursunuz
Hepimiz şahit olmuşuzdur:
- Nasılsınız efendim? -Çok şükür iyiyiz. Siz nasılsınız ?
-Yuvarlanıp gidiyoruz.
Bu sohbetin aile toplantılarında 15 kere tekrarlanmasına
Eh tabi şimdi de ne yapmalıyız ki diyorsunuz ..
Ben bilmiyorum , bilsem umursardım
                                         Umursamıyorum